Otomatik Portakal - A Clockwork Orange
Bir Dünya Eleştirisi: Otomatik Portakal
1971
yapımı Otomatik Portakal filmi Stanley Kubrick tarafından yönetilen bir
dram/gizem filmidir. Anthony Burgess’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan Otomatik
Portakal, çoğunlukla şiddet ve cinsellik içeren bir film olmakla birlikte mevcut
sisteme birçok yönden eleştiride bulunmasıyla dikkat çeker. Başrolünde Malcolm
McDowell’in bulunduğu Otomatik Portakal o dönemde oldukça tepki görmüş ve hatta
Kubrick’in ve eşinin ölüm tehditleri alması sebebiyle film kaldırılmıştır. Kubrick’in
ölümünden sonra film tekrardan yayılmıştır.
Filmde
baştan sonra anlatıcı Alex’tir. Biz izleyici olarak olaylara daima Alex’in
gözünden bakarız. Bazen ona sinir olmakla birlikte bazen de üzülürüz.
Filmin
ilk kısmı, Alex’in (Malcolm McDowell) kardeşlerim diye tanıştırdığı arkadaşlarıyla
insanlara uyguladığı şiddet üzerinedir. Burada hiçbir ayrım gözetmeden
kadın-erkek-yaşlı-genç insanlara saldırı söz konusudur. Bu kısımda mevcut
sistem eleştirisini filmin bir sahnesinde görüyoruz. Alex ve çetesinin bir
yaşlıya saldırmasıyla o yaşlı adamın söyledikleri aslında tam da bir eleştiridir.
Yaşlı adamın ‘Kanunların ve düzenin olmadığı, gençlerin yaşlılara saldırdığı bu
dünyada yaşamak istemiyorum’ demesi bize bu eleştiriyi gösteriyor.
Alex
ve çetesi bu şiddetten zevk alırlar. Korova Sütbarında süt ve uyuşturucu
karışımlı içkilerini içmeleri şiddet gösterme eğilimlerini daha da güçlendirir.
Bu şiddet ve cinsellik eylemleri çetede Alex’in kendisini lider olarak görmesi
ve arkadaşlarının bundan rahatsız olması üzerine ona tuzak kurması ve bunun sonucunda da Alex’in hapse girmesiyle
son bulur.
Alex
hapisteyken şiddetten uzak durur, dinle ilgilenir ve böylece rahibin ilgisini
kazanır. Böylece filmin ikinci kısmı başlar. Burada da devletin Alex’e
uyguladığı şiddet göz önüne gelir. Buradaki şiddet disiplin yoluyla bize
gösterilir. Gardiyanların sert davranışları bu disipline örnektir. Alex
hapishanede 2 yıl geçirir ve tamamen burada iyi rolü oynar. O dini kitapları
okurken bile gördüğümüz şiddet ve cinsellik hayalleri Alex’in iyi olmadığının göstergesidir.
Alex’in tek istediği hapishaneden çıkmaktır. Bunun için de yeni olan bir tedavi
yöntemine denek olur. Bu tedavi yöntemi devletin şiddeti yok etme yönündeki bir
tedavidir. Tedavide uygulanan yöntemler Alex’i ve tabii ki bizi oldukça
rahatsız eder. Örneğin, Alex’in bir makineye bağlı olarak gözlerini kırpmasına
engel olunması ve şiddet sahneleri izletilmesi bu sırada ona ilaç verilmesi.
Buradaki amaç Alex’i şiddetten iğrendirmektir. Tedavi başarılı olur ve Alex serbest
kalır.
Serbest kaldıktan sonra ailesinin Alex’i istememesi, böylece Alex’in yalnızlaşması, şiddet uyguladığı tüm insanların ona şiddet uygulaması filmin üçüncü kısmını oluşturur. Yaşlı adamla tekrardan karşılaşması, polis olan çete arkadaşlarından gördüğü şiddet ve son olarak yazardan sevdiği müzik yoluyla gördüğü şiddet bize bunları gösterir. Alex’in mide bulantısı yüzünden hiçbir şey yapamaması onu intihara sürükler. Ölmeyi başaramayan Alex’in devletin uyguladığı tedavi sonucunda bu duruma gelmesi devlet için bir tehdittir. Çünkü eğer Alex ölseydi devlet gelecek seçimleri kaybedecekti. Bu açıdan devlet tekrardan Alex’in iyileşmesi için çabalar ve filmin sonunda Alex yine eski haline döner. Burada bizim gördüğümüz Alex ile eski Alex arasında bir fark vardır. Alex artık iki farklı kişiliktedir ve devlet gibi iki yüzlüdür. Burada devletin amacı şiddeti tamamen yok etmek değil şiddeti kendi elinde tutmak istemesidir.
Sonuç
olarak şiddet ve cinsellik üzerinden tamamen bir dünya eleştiri sunan,
müzikleriyle de 10/10’luk olan Otomatik Portakal üzerinden 48 yıl geçse de hala
en iyi film niteliğindedir. Hala izlemediyseniz, kesinlikle izlemenizi
öneririm. Bize bu filmi 38. İstanbul Film Festivali adı altında düzenleyip büyük
bir beyazperdede izleme olanağı sunan İKSV’ye teşekkürler!
Yorumlar
Yorum Gönder