Oyunbozan - System Crasher


Sistemde Sıkışmak

Dünya prömiyerini 69.Berlin Film Festivali'nde yapan ve bu festivalden iki ödülle ayrılan Alman yönetmen Nora Fingscheidt tarafından yazılıp yönetilen System Crasher (Oyunbozan) başrolünde Helena Zengel’in bulunduğu bir psikolojik dram öyküsüdür.

Benni (Helena Zengel) 9 yaşında, düzenli olarak öfke patlamaları geçiren, kendisine ve karşısındakilere onları sevse bile saldırıda bulunan bir kız çocuğudur. Sistemin içinde sıkışıp kalmış ve buna karşı direnen Benni’nin annesi dahil hiç kimse ya da herhangi kurum tarafından istenmemesi Benni’yi daha öfkeli ve saldırgan davranışa yöneltir. Çocukluğunda yaşadığı travma sebebiyle yüzüne dokunulduğunda panik ataklar geçiren Benni’nin öfkesi aslında sevgisizlikten ve yalnızlıktan kaynaklıdır. Benni’nin tek derdi annesiyle yaşamak istemesi ancak filmde gördüğümüz sahnelerde annesi onunla başa çıkamaz ve ondan korkar. Diğer iki çocuğuna ve kendisine de zarar verecek olmasından ötürü Benni sosyal hizmetler kurumunda kalmaktadır. Bu kurumda Benni için sosyal hizmet uzmanı olan Bafané (Gabriela Maria Schmeide) tarafından birçok yol denenir ancak bunlar bir işe yaramaz. Son umut Benni’nin okula eşlik etmesini sağlayacak deneyimli bir koç olan Micha (Albrecht Schuch) olur. Benni ile Micha’nın ilişkisi oldukça güçlü olur. Ona iyi geleceğini ve onu sakinleştireceğini düşündüğü terapiyle Benni ve Micha birkaç hafta ormanda yaşarlar. Burada Benni’nin içindeki öfkeyi boşaltmasını sağlama amaçlı yapılan terapi içerikli etkinlikler biz seyirciler için bir dönüm noktası olur. Çünkü Benni bunları yaparken oldukça mutlu ve keyiflidir.

Anlıyoruz ki; filme adını veren, Türkiye’de aşina olmadığımız ‘system crasher (oyunbozan)’ kavramı mevcut herhangi bir yapıya uymayan çocuklar için kullanılan resmi olmayan bir isim. Herkesin elinden geleni yapmasına rağmen bir işe yaramaması, Benni’nin bir memurun yapabileceğinden fazlasına ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Bu da sevgi ve bir aile isteği. Bunu filmin bazı kısımlarında görüyoruz. Örneğin Micha’nın kendisine engel olamayıp Benni’yi kendi evine getirdiğinde Benni’nin ona ‘Senin çocuğun olabilir miyim ya da benim babam olur musun?’ dediği ve Micha’nın bunu kabul etmemesi üzerine Benni’nin ‘Eşini ve çocuğunu öldürürsem tek ailen ben olurum’ demesi onun bu çaresizliğini gözlerimizin önüne seriyor.

Nora Fingscheidt ile yapılan bir röportajda kendisi system crasher olarak adlandırılan kişilerin daha çok ergen, genç erkekler olduğunu ifade ediyor. Bu açıdan filmdeki rengin çoğunluğunun pembe olması da toplumsal cinsiyet rolleriyle ilişkilidir. Tabii ki de pembenin feminen bir renk olması değil ama daha önceden belirlenmiş toplumsal cinsiyet rolleriyle oynaması pembe olmasını etkilemiştir.

Oyunbozan tabirinin daha çok ergen erkeklere verilmiş olması bize neden başrolün erkek olmadığı sorusunu sordurabilir. Nora Fingscheidt her zaman vahşi bir kız çocuğu içeren bir film yapmak istemiş çünkü kendisi de küçükken böyleymiş. Aynı zamanda genel olarak filmlerdeki kız çocuklarının hep tatlı sevimli ve sessiz olması bu iki şeyi birleştirmesini sağlamış.

Çok iyi araştırılmış bir kurgu filmi olan System Crasher’ın beklenmedik bir sonla bitmiş olması ve sürekli tekrarlar üzerinde gitmesi, yani devamlı olarak çığlık ve saldırgan davranışlar görmemiz üzerimizde yarattığı etkiyi biraz azaltıyor. Bu kadar verilen tekrar sahnesi yerine biraz çocukken yaşadığı travmaya da odaklanılabilirdi. Ancak böyle olsa da bu olumsuz kısımlar küçük ama rolü bir o kadar olağanüstü olan Helena Zengel’in oyunculuğuyla unutuluyor. Nora Fingscheidt’in ikinci uzun metrajını heyecanla bekliyoruz.




Yorumlar

  1. Benim de beğendiğim 9/10 luk bi filmdi Oyunbozan. Çok güzel yazmışsınız����

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Büyülü Bülten

Malcolm & Marie

Jagten - The Hunt (Onur Savaşı) Film İncelemesi